31 Ocak 2008 Perşembe

ada....ve sobeee...



Thomas Cook, bir araştırma gezisi sırasında Atlas Okyanusu'nun bir yerinde; milyonlarca kuşun havada çığlıklarla daireler çizerek uçtuğunu görür. Kulakları sağır edecek kadar yüksek sesle çığlıklar atan kuşlardan yorulanlar, okyanusun dev dalgalarına atılarak intihar ederler. Bu olayı yıllar boyunca birçok balıkçı görür, birçok bilim adamı araştırır. Kuş bilimcileri yaptıkları araştırmalarda göçmen kuşların farklı yönlerden gelerek okyanusta bu noktada birleştiklerini keşfederler; ancak intihar etmelerinin nedenini çözemezler. Yıllar süren araştırmalar sonucunda bu trajik olayın yaşandığı yerde bir ada olduğunu, kuşların göç yolu üzerinde bulunan bu adanın deprem sonucunda okyanusa gömüldüğünü bulurlar.İnsanların yokluğunu bile fark edemedikleri ada; kuşlar için göç yollarının vazgeçilmez durağıdır. Kuşlar, binlerce yıllık alışkanlıkla adanın yerini bilmektedirler ve yıpratıcı bir yolculuktan sonra aradıkları adayı bulamayınca yorgunluktan bitkin düşen bedenlerini çığlık çığlığa okyanusun sularına gömmektedirler?

Peki ya siz?

Sizin hiç bir adanız oldu mu?

Yaşamın uzun göç yollarında size bir yudum taze soluk verecek, yolunuza dinç devam etmenizi sağlayacak bir adanız var mı?

Bir gün yerinde bulamazsanız, ille de ulaşmak ve sığınmak için başınızın döndüğü ve dengenizi yitirinceye kadar kanat çırpacağınız bir ada yaratabildiniz mi kendinize?

Sınırsızca her şeyi paylaşabileceğiniz bir dost! Yola birlikte çıkacak kadar güvendiğiniz bir arkadaş, daima huzur ve mutluluk verecek biri, ulaşmak için yıllardır uğraş verdiğiniz bir amaç edinebildiniz mi?

Yılbaşında şöyle daha bir yakın bakın çevrenize?

Size gelen, sizin gittiğiniz, sizi bulan, sizin bulduğunuz kaç ada var çevrenizde?

Kaç tane durup nefeslendiğiniz ada yaratmışsınız kendinize?

CAN DÜNDAR

(Bir mailde geldi bu yazı bana...okuyunca kendimden bir şeyler buldum.Kuşların hikayesini daha önce okumuştum.Bazen bir yazarın benden önce hissettiklerimi düşünüp yazıya dökebilmesini kıskanıyorum bu da o yazılardan bir tanesi....)
Adaları yaratmak öyle güç ki...Bazen doğru olduğunu düşündüğünüz ama sizi o kuşlar gibi suyun dibine çeken,üzen adalar da yaratabiliyoruz.Biliyorum hayat her zaman gülümsemek üzerine kurulu değil...üst üste anlam veremediğim üzüntüler yaşayabilirim.Ama bir sınırı olmalı ...Sıklıkla kötü giden ya da öyle varsayılan ilişkilerin insana zarar verdiği de bir gerçek...Ne yaparsam yapayım tekrarlanan huzursuzlukları gözümün önünden geçirdiğim zaman iki tarafa da eğer zarar ve üzüntü getiriyorsa,birbirini ne kadar çok seversen sev dostlukların bitmesi taraftarıyım.En azından bir süre görüşmeyip tartmalı insan kendini...

Neyseki sığınacak birkaç Ada'm doğru limanlarda beni bekliyor!

sevgiyle kalın....

-----------------------------------------------------------------------------------------------


Biricik arkadaşlarım Fulya ve Özlem beni sobelemişler.Konumuz 'Çocuk kitapları'....


Bir yayınevinde çalıştığım sırada tanışma ve sohbet etme imkanı bulduğum.Kendisine birkaç imza günü organize ettiğim Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın Çocuklarda adı altında topladığı serisinden bahsetmek istiyorum.

Kendisine de imzalattığım bu seriden kızım çok keyif aldı....

“Çocukseverliğim şiirseverliğime eşittir” diyen Dağlarca “Çocuklarda” dizisinde bugüne kadar 20’nin üzerinde kitap yayınladı.Dizinin ilk kitabı “Açıl Susam Açıl”, Üsküp’teki azınlıkların çocukları için 1967’de yazıldı ve aynı yıl Üsküp’te basıldı. Dağlarca’nın çocuk şiirleri yazması daha eskiye gidiyor. 1951’de Ankara’dayken “Çocuk ve Yuva” adlı dergiye çocuk şiirleri yazan Dağlarca’nın o şiirleri daha sonra “Açıl Susam Açıl” kitabına girdi. 1970’ten sonra yeniden çocuk şiirleri yazma isteği duyan ozanın yapıtları birbiri ardınca yayınlanmıştır.
Dağlarca’nın çocuklar için yazdığı kitaplar birer başyapıt olarak değerlendirilebilir. Çocuklar bu kitaplardan Türkçenin en güzelini, masalların en şiircesini öğrenir, büyük bir ozanın yaratıcı hayal gücü onlara düşünmenin ve hayal kurmanın en iyi örneklerini sunar. Okulumuz 1’deki, Okulumuz 2’deki Okulumuz 3’teki şiirleri çocuklara ilkokul öğrencilerine şiir’li bir yolculuk vaadediyor. Okulumuz 1, okula başlayan çocuğun ilk izlenimlerini, Okulumuz 2’deki şiirler küçük öğrencinin Mustafa Kemal sevgisini anlatıyor. Okulumuz 3’teki şiirler ise çocuklara anadilini sevdirirken, yeryüzünü ona yaklaştırıyor.....
Ben de ileri geri,hayatkazanbenkepçe,Yanya'dan Evenez'e bloglarını sobeliyorum.....


2 yorum:

Geveze Kalem dedi ki...

Fulya merhaba, Sibel'in kardeşi Sema ben.:) Bir süre önce Sibel bahsetmişti bu blog sahibinin sen olduğundan, en nihayet gelip bir merhaba diyebildim.
Aradan geçen onca seneden sonra, mesafelere rağmen en azından sanal ortamda haberdar olabilmek ne güzel.:)
Hayatta tanıdığım tek Fulya sen olduğundan mıdır nedir, bloglarda Fulya ismine rastladığım zaman sen geliyordun hep aklıma. Yanlış da değilmiş bu, çocukla çocuk'un bahsettiği senmişsin sahiden.:)Sen aklıma geldiğinde de Assos'u hatırlıyorum, yanılmıyorsam seni en son Assos'ta hep beraber yaptığımız tatilde görmüştüm yıllar önce.(Gerçi biz kamp alanında kalmıştık ve pek görüşme şansımız olmamıştı ama olsun.;-))
Sıklıkla takip edebilmeyi diliyorum.
Çok çok sevgiler...

Cocukla Cocuk dedi ki...

Ada yazısı çok güzelmiş, ama senin canın sıkılmış bir şeylere gibi geldi arkadaşım. Dostlukları bazen bitirmek gerekebiliyor, veya belki de mola vermeli , bugünlerde dönen reklam gibi. Çok şükür bizim de adalarımız var sığınacak...
Bu mim gerçekten çok keyifli, senin imzalattığın kitabı kızının okuması daha büyük bir keyif olmuştur sanırım. Kitabı aldık listemize.
Sevgiler...