23 Haziran 2007 Cumartesi

Yaz geldi,kayıklar görev başında....


Bir deniz klasiği

Bazen bir geminin cankurtaran botu, bazen de kavurucu yaz sıcağında gerçek bir can kurtaran. Boyu dört metreyi geçmeyen ama kürek çekme estetiği ile denizciyim diyenin ustalığı hakkında fikir veren bir klasiktir sandallar.
Okul yıllarında sevgililerin masum kaçamaklarının sessiz tanıklarından. Eskilerde gazino önlerindeki beleşçilerin rakı masası.
Yazın durgun sularda süzülürken, kışın çekeklerde ters kapak yazı beklerken, şanslıysa bir guletin ya da trandilin arkasında yaz boyu derin sularda gezinirken, Van Gölü'nden Atatürk Barajı’na, Karadeniz'den, Akdeniz'e, bütün sularda Anadolu kilimleriyle yarışacak renklerde görebiliriz sandalları. Onun sayesinde ıskarmoz her yerde ıskarmozdur. Van Gölü'nde kefal avlayan balıkçı da bodoslamaya bodoslama der, Atatürk Barajı'nda yolcu taşıyan adam da tutunduğu yere küpeşte der. Bu dil her yerde aynıdır. Ve bu dille ilk tanışmamız onun üzerinde olur. Usta olan seslenir:
- Binerken küpeşteye basma ve kıç üstüne git otur. Ha o küreğin palasını da denize indir.
Eğer bu dili bilmiyorsanız elinizde sandalın baş ipi öylece kalakalırsınız. Adını anlamadığınız bir yere basmamanız gerekiyordur. Onun da ötesinde arkadaşınız sizden, güncel yaşamda sık kullanmadığı bir kelimeyle ifade ettiği yere oturmanızı istiyordur. Bu yeni kelimeleri öğrenmek zorunda olduğunuzu anlarsınız ilk önce. Sonra arkadaşınız size küçümser bir ifadeyle bakıp parmağıyla gösterdiği yerin küpeşte olduğunu, kıç kelimesinin de denizlerde sıkça kullanıldığını ve ayıp bir anlama gelmediğini anlatır. Boynunuzu büküp sandalın kıçına geçip oturursunuz. Arkadaşınızın küreklerle yaptığı gösteriye takılıp kalırsınız. Yaptığı aslında çok kolaydır. İçinizden 'bunu ben de yaparım' geçer. Biraz açılmayı bekleyip başlarsınız mız mızlanmaya 'ben de çekicem' diye. Arkadaşınız kolay olmadığını söyler ama 'alt tarafı kürekleri suya sokup çıkarıyorsun,' dersiniz. Ancak öyle olmadığını daha ilk kürekte anlarsınız. Küreğin bir palası girerken biri çıkmaya başlar. Debelenmeye ara verip arkadaşınızdan yardım etmesini istersiniz. O size önce nasıl tutmanız ve ayaklarınızı nereye yaslamanız gerektiğini söyleyerek başlar size kürek çekmenin inceliklerini öğretmeye.
İşte yaşınız kaç olursa olsun bu sizin denizcilikle ilk tanışmanızdır.
Unutmayın hemen hemen bütün denizciyim diyenlerin denizle ilk tanışması sizinki gibi küçük bir sandalda iki tahta parçasıyla boğuşurken olmuştur. Yani kürek çekmek de, denizlerin kendine has dili de sandalda öğrenilir.
Şair ne der unutmamak lazım:
Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın!

kaynak.hurriyet.com.tr,Selcen Tanınmış , Ümit KÜRÜZ

Hiç yorum yok: